Teknoparklar, diğer adıyla teknokentler üniversitelerin ve sanayi kuruluşlarının iş birliği ile aynı ortam içerisinde araştırma, inovasyon ve yüksek teknoloji ürünlerine ilişkin çalışma yaptıkları üretim alanları olarak faaliyet göstermektedir. Teknoparkların, farklı alanlardaki tecrübeleri ile akademisyenlerin ve sanayicilerin ortak üretimleri sayesinde bulundukları ülkenin teknoloji ve ekonomilerinin gelişmesinde fayda sağladıkları görülmektedir.
Türkiye’de Teknoparkların Kuruluşu ve Gelişimi
Küresel rekabetin arttığı günümüzde, ülkelerin kendi teknolojilerini üretme ve inovasyon yapabilme becerileri ile yüksek katma değere sahip ürünler oluşturmaları bu kapsamda önem arz etmektedir. Dolayısıyla, teknoparklarda yapılan çalışmaların da ülkelerin gelişimiyle birlikte ekonomisine de katkı sağladıkları bir kere daha vurgulanmalıdır.
Türkiye’de teknokent kurma çalışmalarının 1980 yılında başladığı görülmektedir. Bu doğrultuda yapılan kapsamlı çalışmalar neticesinde ilk olarak İTÜ, ODTÜ, Ege Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve TÜBİTAK MAM Araştırma Merkezi’nde teknopark kuruluşları gerçekleştirilmiştir. Akabinde ise 6 Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu (“Kanun”) ile teknoloji geliştirme bölgesinin tanımı “Yüksek/ileri teknoloji kullanan ya da yeni teknolojilere yönelik firmaların, belirli bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü ya da AR-GE merkez veya enstitüsünün olanaklarından yararlanarak teknoloji veya yazılım ürettikleri/geliştirdikleri, teknolojik bir buluşu ticari bir ürün, yöntem veya hizmet haline dönüştürmek için faaliyet gösterdikleri ve bu yolla bölgenin kalkınmasına katkıda bulundukları, aynı üniversite, yüksek teknoloji enstitüsü ya da AR-GE merkez veya enstitüsü alanı içinde veya yakınında; akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleştiği siteyi veya bu özelliklere sahip teknoparkı” şeklinde düzenlenmiştir.
Mevcut durumda ise Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (“Bakanlık”) güncel verileri doğrultusunda Temmuz 2022 itibarıyla ülkemizde toplam 94 adet teknoloji geliştirme bölgesinin kurulmuş olduğu anlaşılmakta olup bunlardan 80’inin aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği ve 14’üne yönelik altyapı faaliyetlerinin devam ettiği belirtilmektedir.
Bakanlığın verileri incelendiğinde, teknoparklarda 8.020 adet firmanın faaliyet gösterdiği, 12.613 adet projenin devam ettiği ve 47.079 adet projenin ise tamamlandığı görülmektedir. Bununla birlikte 177,8 Milyar TL toplam satış ve 7,3 Milyar USD toplam ihracat gerçekleştiği paylaşılmaktadır. Ayrıca teknoparklarda aktif faaliyet gösteren firmaların sektörel dağılımı incelendiğinde %48,08’inin bilgisayar programlama faaliyetleri sektöründe yoğunlaştığı görülmektedir. Dolayısıyla, teknoparkların tamamının faaliyete geçmesiyle birlikte proje, satış ve ihracat sayılarında da artış olması beklenmektedir.
Teknoparkların Faydaları
Teknoparkların doğası gereği bilgi, sermaye ve iş gücü birliğinin sağlanması amaçlandığından, genellikle bu kavramlara erişimin rahat olduğu bölgelerde konumlanmaktadır. Ayrıca Kanun’da da belirtildiği üzere, teknoparklar sayesinde; ülke sanayisinin uluslararası rekabet edilebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik altyapıyı sağlamak amaçlarıyla faydaya ulaşmanın hedeflendiği belirtilmelidir.
Teknoparklar ile inovasyon çalışmaları yapacak girişimcilere ve firmalara uygun altyapı ve ortam sağlanmakta olup, gerekli olması halinde üniversitelerin konularında uzman kadrolarının tecrübelerinden de doğrudan faydalanma imkânı yaratılmaktadır. Ayrıca girişimcilere kuluçka merkezleri aracılığıyla finansman, yabancı ortaklık, pazarlama ve fikirlerin geliştirilmesi için uygun ortam da sunulmaktadır. Bunlarla birlikte, teknoparklar bulundukları alanın sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlamakta, teknolojik ve ekonomik ilerleme sağlanmakta ve katma değeri yüksek ürün ve hizmetlerin üretimi ile bölgede ve genel anlamıyla ülkede kalkınmaya doğrudan fayda sağladıkları da görülmektedir.
Uluslararası rekabette yer almak amacıyla inovasyona ve araştırma-geliştirme faaliyetlerine verilen önem de teknoparklar aracılığıyla sağlanmakta olup ülkelerin bu doğrultuda faaliyet gösteren firmalara destek sağlaması ve birtakım muafiyetler getirmesi de elzemdir. Neticede, akademi ve sanayi iş birliğine dayalı, farklı alanlardaki uzmanlıkların paylaşımına fırsat oluşturan yapıların, bir diğer değişle teknoparkların faaliyetlerine devam etmesi ülkelerin hem bilim ve teknoloji gelişimine hem de ekonomilerine katkı noktasındaki değerleri açıkça görülmektedir.












