I. GİRİŞ
Anayasa Mahkemesi’nin 05.2.2009 tarihli, 2005/57 E. ve 2009/19 K. sayılı iptal kararı öncesinde, 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de (“554 Sayılı KHK”) yer alan cezai hükümlerin uygulanarak, başkasının tescilli tasarımını taklit eden, tasarımın taklit edilmesi sonucunda üretilen malları satan, ithal veya ihraç eden, ticari amaçla elde bulunduranlar hakkında cezai yaptırım uygulanabilmekteydi.
Anayasa Mahkemesi’nin, kanun hükmünde kararname ile suç tanımlanamayacağı, kanun hükmünde kararname ile getirilen suç tanımlamalarının kanunilik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle ilgili kanun hükmünde kararname hükümlerini iptal etmesi üzerine kanun koyucu, çeşitli mevzuat değişiklikleri ile bu boşluğu kapatmaya çalışmış ise de 10.01.2023 tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) ile 554 Sayılı KHK yürürlükten kaldırılmış, yeni mevzuat düzenlemesinde tescilli tasarımlara karşı tecavüz teşkil eden fiiller bakımından hukuki koruma düzeyinde hükümlere yer verilmişse de herhangi bir suç tipi düzenlenmemiştir.
“Tasarım Hakkına Tecavüz Fiilinin Ceza Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi” ismini verdiğimiz bu makalemizde, tasarım hakkına tecavüz eden fiillerin SMK, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) yer alan cezai müeyyidelere tabi tutulup tutulamayacağı hususları değerlendirilecektir.
II. TASARIM KAVRAMI VE TASARIM HAKKINA TECAVÜZ SAYILAN FİİLLER
Tasarım kelimesi, biçim vermek, temsil etmek anlamına gelen Latince designare kelimesinden türemiş olup SMK’nın 55/1. maddesinde ise tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümü olarak tanımlanmıştır.[1]
Hukukumuzda tasarımlara yönelik koruma, 1995 yılında yürürlüğe giren 554 Sayılı KHK ile koruma altına alınmış olsa da Anayasa Mahkemesi’nin 05.2.2009 tarihli, 2005/57 E. ve 2009/19 K. sayılı kararı ile 554 Sayılı KHK’da düzenlenen tasarım hakkına tecavüz teşkil eden fiiller için öngörülen cezai müeyyidelerin iptaline karar verilmiştir.
SMK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte 554 Sayılı KHK’da yer alan tasarım tanımı, SMK’da da aynı şekilde korunmuş, KHK dönemin insan duyuları ile algılanma kriteri aranırken, SMK döneminde bu ifade yerine “görünüm” ifadesi kullanılmıştır.
SMK’nın 81. maddesinde ise tararım hakkına tecavüz eden fiiller: tasarım sahibinin izni olmaksızın SMK hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretme, piyasaya sunma, satma, sözleşme yapmak için öneride bulunma, ticari amaçla kullanma veya bu amaçlarla bulundurma, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarma, ithal işlemine tabi tutma; tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletme veya bu hakları üçüncü kişilere devretme; tasarım hakkını gasp etme şeklinde tanımlanmıştır.
III. TASARIM HAKKINA TECAVÜZ TEŞKİL EDEN FİİLLERİN SMK, TTK ve FSEK BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
1. Tasarım Hakkına Tecavüz Teşkil Eden Fiillerin SMK Bakımından Değerlendirilmesi
Tescilli ya da tescilsiz tasarım hakkına tecavüz teşkil eden filler SMK’da düzenlenmiş, yine SMK’da yalnızca marka hakkına tecavüz sayılan eylemlerden bazıları ile SMK’nın 30/1. maddesinde, markanın aynısının, taklidinin veya benzerinin kullanılması, ürünlerin satılması, üretilmesi ve sair bir takım bu kapsamda ticari faaliyetleri suç olarak düzenlenmiştir.
Benzeri bir düzenlemenin yine SMK kapsamında koruma altına alınan tescilli ya da tescilsiz tasarım hakkına tecavüz, patent ve faydalı model haklarına tecavüz bakımından suç olarak düzenlenmediği, SMK kapsamında bu fiiller nedeniyle soruşturma veya kovuşturması yapılması gereken eylemler arasında bulunmadığı SMK’nın lafzından kesin olarak anlaşılmaktadır.
Diğer bir deyişle, SMK uyarınca tescilli veya tescilsiz tasarımların, patent ve faydalı model kapsamında kalan şeylerin aynısının veya taklidinin üretilmesi, piyasaya satılması ve sair ticari faaliyetler suç olarak düzenlenmemiştir. Bu kapsamda suç oluşturmayan eylemler ile ilgili tasarım hakkı sahipleri hukuk mahkemeleri nezdinde, suç teşkil eden eylemler nedeni ile haklarını koruyabilecek ve hukuki tazminat sorumluluğu kapsamında dava açabilecek olmakla bir birlikte, bu açılacak hukuk davalarında mallara el koyma, imha, malların üretimine yarayan aletlere el konulması, bunların imhası veya hakları ihlal edilene devri, edilebilecektir. Bu kapsamda, kalan hususlarla ilgili yetkili ve görevli mercii hukuk mahkemeleri olmakla birlikte, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca bu kapsamda yapılacak taleplerle ilgili herhangi işlem yapma yetkileri ve görevlerinin bulunmadığı hususu kanun lafzından net ve açık bir şekilde anlaşılmaktadır.[2]
2. Tasarım Hakkına Tecavüz Teşkil Eden Fiillerin TTK Bakımından Değerlendirilmesi
TTK’nın 55/4. maddesinde, “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak…” şeklinde yer alan düzenleme ile taklit ürünlerin üretilmesi haksız rekabet hallerine örnek olarak sayılmış ve yine TTK’nın 62. maddesinde ise TTK’nın 55. Maddesinde sayılan fiillerin “Haksız Rekabet” suçunu oluşturacağı belirtilerek, “…56 ncı madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren fiiller dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılırlar.” şeklinde yer alan düzenlemeyle suçun faillerinin cezalandırılacağı ve TTK’nın 63. maddesi uyarınca suçun tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirilmesi durumunda tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Tasarım hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin, TTK’nın haksız rekabet suçu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda ise; 14/02/2011 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren TTK’nın 62. maddesi uyarınca, TTK’nın 55. maddesinde sayılan haksız rekabet kapsamındaki eylemleri isleyen kişilerin cezalandırılması düzenlenmiş olup, bu kapsamda tescilli tasarım hakkına tecavüzün TTK’nın 55. maddesi kapsamında kalıp kalmayacağı hususunda özellikle Yargıtay Ceza Dairelerince verilen kararlar ile birlikte değerlendirme yapıldığında; tescilli tasarım, tescilsiz tasarım, patent ve faydalı model hakkına tecavüz hususunda özel yasalarda cezai olarak yaptırım altına alınmadığı, tasarım hakkına tecavüze yönelik fiillerden kaynaklı olarak yıllar içerisinde yapılan mevzuat değişiklikleri sonucunda, tasarım hakkına tecavüz fiilinin SMK kapsamında suç olarak düzenlenmemiş olması nedeniyle kanun koyucu tarafından tasarım hakkına tecavüz fiilinin ceza hukuku kapsamında koruma altına alınması gereken bir hukuki menfaat olarak nitelendirilmediği ve bu nedenle de ilgili eylemlerin haksız rekabet suçu kapsamında da değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 09.07.2019 tarih, 2019/4819 E. ve 2019/7682 K. sayılı; yine Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 17.11.2016 tarih, 2015/17707 E. ve 2016/22561 K. sayılı ilamlarında tasarım hakkına tecavüzün herhangi bir suçu oluşturmadığı (haksız rekabet suçunu da) belirtilmiştir.[3]
3. Tasarım Hakkına Tecavüz Teşkil Eden Fiillerin FSEK Bakımından Değerlendirilmesi
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4. Maddesinde Güzel Sanat Eserleri, “Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan; 1. Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi, 2. Heykeller, kabartmalar ve oymalar, 3. Mimarlık eserleri, 4. El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları, 5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar, 6. Grafik eserler, 7. Karikatür eserleri, 8. Her türlü tiplemelerdir. Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yine, Doktrinde Prof. Dr. İsa Eliri tarafından Güzel Sanat Eserlerinde Fikri Mülkiyet Hakları ve Uygulamaları isimli doktora tezinde; bilezik, yüzük, kolye vb. ziynet eşyası üzerindeki oymaların Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında güzel sanat eseri olarak korunması gerektiği belirtilmiştir.[4]
FSEK’in 4/2 ve 4/4. maddelerinde, güzel sanat eserlerine örnek olarak el işleri ve küçük sanat eserlerinin, moda tasarımlarının ve kabartmalar ve oymaların FSEK kapsamında koruma altına alınacağı açıkça düzenleme altına alınmıştır.
Yine FSEK’in 71/1. Maddesi uyarınca, icranın, fonogramın veya yapımların hak sahiplerinden yazılı izin alınmaksızın işlenmesi, çoğaltılması, çoğaltılmış nüshalarının yayılması, işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletilmesi eylemlerinin Eser Sahibinin İzni Olmadan Eserin Umuma Arzedilmesi ve Yayımlanması Suçunu teşkil edeceği düzenlenme altına alınmıştır.
Her ne kadar yukarıdaki açıklamalarımızda değindiğimiz Yargıtay Ceza Daireleri kararlarında, tasarım hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerin, SMK kapsamında suç olarak düzenlenmediği, ayrıca kanun koyucunun iradesi göz önünde bulundurulduğunda haksız rekabet suçuna da sebebiyet vermeyeceği yönünde kararlar bulunmaktaysa da somut olayın özellikleri değerlendirilerek gerçekleştirilen soruşturma ve kovuşturmalarda ilgili tasarımın FSEK kapsamında da güzel sanat eseri olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve sonuca göre değerlendirmeye gidilmelidir.
IV. SONUÇ
Yazımızda genel olarak tasarım kavramı, tasarım hakkına tecavüz teşkil eden fiiller incelenmiş, ayrıca tasarım hakkına tecavüz eden fiillerin SMK, TTK ve FSEK’te yer alan cezai müeyyidelere tabi tutulup tutulamayacağı hususları Yargıtay Ceza Dairelerinin içtihatları ve doktriner görüşler kapsamında değerlendirilmiştir.
Her ne kadar Yargıtay’ın içtihatlarında, tasarım hakkına tecavüz eden fiillerin SMK ve TTK kapsamında suç teşkil etmeyeceği yönünde değerlendirmeler bulunmakta ve kanunda bu konuda bir açıklık bulunmaktaysa da günümüzde, ekonomik, sosyal, ticari hayatın devamını sağlayabilmek ve ülkemizde tescilli tasarımların attırılabilmesi için marka hakkına yönelik suç teşkil eden eylemlere yönelik düzenlemelerle paralel bir şekilde tasarım hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerin de ceza hukuku kapsamında korumaya alınması, mevzuat değişikliği yapılana kadar da gerçekleştirilecek soruşturma ve kovuşturmalarda FSEK kapsamında da bir değerlendirmeye gidilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Av. B. Batuhan Birtane
[1] İsmail Tunalı, Tasarım Felsefesine Giriş, İstanbul, 2002, syf. 1.
[2] Yargıtay 19. Ceza Dairesi, T. 16.05.2016, 2015/13872 E. ve 2016/18000 K.: “Olayımızda sanığa atılı eylem, ceza içeren özel bir hukuk düzenlemesi olup, 5. maddede sözü edilen özel ceza kanunları ya da ceza içeren kanunlar kapsamında bulunmaktadır. O halde atılı eylem, TCK’nın 2. maddesi hükmü kapsamında değerlendirilmelidir. Bu duruma göre, KHK hükmüyle getirilen bu düzenleme TCK’nın 2. maddesinde öngörülen kanunilik ilkesine uygun bulunmamaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi 05.02.2009 gün ve 2005/57 E. 2009/19 K. sayılı iptal kararı gerekçesinde kanunsuz suç ve ceza konulamayacağını, Kanun Hükmünde Kararname hükmüyle suç ve ceza getirilemeyeceğini açıkça vurgulamıştır. Bu durum karsısında, 5252 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile TCK’nın 2. maddesi ve 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; 554 sayılı KHK’nin suç tanımlayan hükümlerinin tümüyle zımni olarak ilga edildiğinin (örtülü olarak yürürlükten kaldırıldığının) kabulü gerekmektedir. Bu hukuki değerlendirmeye göre atılı eylem 554 sayılı KHK hükümleri kapsamında suç oluşturmayacaktır. Öte yandan 554 sayılı KHK’ye göre suç oluşturmayan eylemin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen haksız rekabet suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususunun da bu noktada ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. 4128 sayılı Kanun’un 554 sayılı KHK’ye eklenen ceza hükmünün yürürlüğe girmesiyle birlikte bu hükümler daha önceden yürürlükte bulunan ve aynı hukuki değeri koruyan diğer kanunlardaki ceza hükümlerini zımni olarak yürürlükten kaldırmış olduğundan, bu nedenle, 554 sayılı KHK ile koruma altına alınan endüstriyel tasarımlar yönüyle sanığa atılı eylem haksız rekabet suçunu da oluşturmamaktadır.
[3] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, T. 09.07.2019, 2019/4819 E. ve 2019/7682 K.: “Şüphelilerin, müştekiye ait ”Kuşkonmaz bariyer” adlı tescilli faydalı modeli, numunesi üzerinden taklit şekilde üretip piyasaya sürdükleri şeklinde iddia edilen eylemlerinin TCK’nın 157/1 maddesinde düzenlenen suçu unsurları bulunmadığından oluşturmayacağı, ayrıca 6769 Sayılı Sınai Haklar Kanunu ve iptal edilen 554 Sayılı KHK göz önünde bulundurulduğunda faydalı model kapsamına giren taklit ürün satışının özel yasalarda da cezai olarak yaptırım altına alınmadığı, TTK 55 ve 62. maddesindeki haksız rekabet halleri ve cezai yaptırım maddelerinde de eyleme uyan suçun bulunmadığı nazara alındığında ; itirazın reddi yönündeki kararda bir isabetsizlik görülmediğinden…” Yargıtay 19. Ceza Dairesi, T. 17.11.2016, 2015/17707 E. ve 2016/22561 K.: “Dosya kapsamına göre, müşteki şirketin “….” şeklindeki tescilli markasının şüphelinin işletmekte olduğu işyerinde iltibasa yol açacak şekilde taklit edilerek kullanıldığı iddiası üzerine, marka ve şekil dışında ürün görselinde kullanılan renk ve tasarımın iltibas suretiyle kullanılması eyleminin 554 Sayılı KHK kapsamında kaldığı ancak TCK’nın 2. maddesindeki düzenleme uyarınca KHK ile suç ve ceza konulamayacağı cihetle eylemin suç teşkil etmeyeceği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, bahse konu eylemin haksız rekabet niteliğinde olduğu 14.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK’nın 55/4. maddesinde haksız rekabet türüne yer verildiği aynı Kanun’un 62. maddesinde de ceza hükümleri getirildiğinden, somut olayda iddia konusu şüphelinin şirketine ait ürünlerin müşteki şirketin tescilli markası ile iltibasa yol açacak şekilde kullanılıp kullanılmadığının tespitine yönelik uzman bilirkişi raporu aldırılmaksızın eksik soruşturma ile tesis edilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; incelenen dosya içeriğine göre, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine…”
[4] ELİRİ, İ. (2010). Güzel Sanat Eserlerinde Fikri Mülkiyet Hakları ve Uygulamaları. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(23), syf. 61-71. “Günümüzde ağaç işleri başta olmak üzere, kuyumculuk, kaligrafi, terzilik, camcılık, metal işleri gibi alanlarda oymacılık sanatı uygulamaları yapılabilmektedir. Buna göre sandalye, koltuk, dolap veya benzeri bir ürün üzerine işlenen estetik niteliğe sahip oymacılık sanatı ürünleri korunacaktır. Keza, bilezik, yüzük, kolye gibi ziynet eşyası üzerindeki oymalar; bir caminin kapsında, minberinde, kürsüsünde ve mihrabında ahşap, mermer, taş veya alçı gibi materyaller üzerindeki oymalar; camdan mamul bardak, tabak veya sürahi üzerindeki ya da bakır, demir, çelik vb metal malzemeden yapılmış eşya üzerindeki oymacılık ürünü yazılar, resimler, şekiller, figürler ve semboller FSEK kapsamında güzel sanat eseri olarak korunabilecektir.”













