Coğrafi işaretler, belirli bir coğrafi bölgeden kaynaklanan ve o bölgenin ayırt edici özelliklerini taşıyan ürünleri korumak amacıyla geliştirilen fikri mülkiyet hukuku enstrümanlarıdır. Küreselleşmenin hızla arttığı günümüzde, yerel değerlerin korunması ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi açısından coğrafi işaretlerin önemi giderek artmaktadır. Bu makalede, başta Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye olmak üzere çeşitli hukuk sistemlerinde coğrafi işaret korumasının karşılaştırmalı analizi yapılacaktır.
Coğrafi işaret, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tanımlamasına göre, “belirli bir coğrafi alanın, bölgenin veya ülkenin menşeini belirten ve ürünün kalitesi, itibarı veya diğer özelliklerinin esas itibariyle o coğrafi menşe ile bağlantılı olduğunu gösteren işaret” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, coğrafi işaretin üç temel unsurunu ortaya koymaktadır: coğrafi bağlantı, kalite standardı ve geleneksel üretim yöntemi.
Coğrafi işaret korumasının hukuki gerekçeleri, hem iktisadi hem de kültürel temellere dayanmaktadır. İktisadi açıdan, coğrafi işaretler tüketicilerin aldatılmasını önlemekte, üreticilerin haksız rekabetten korunmasını sağlamakta ve ürünlerin katma değerini artırmaktadır. Kültürel açıdan ise, geleneksel üretim yöntemlerinin korunması, kırsal alanların kalkınması ve kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması gibi fonksiyonları bulunmaktadır.
Avrupa Birliği’nde Coğrafi İşaret Koruması
Avrupa Birliği’nde coğrafi işaret koruması, 1151/2012 sayılı Tüzük ile düzenlenmiştir. Bu tüzük, tarım ürünleri ve gıda maddelerinin kalite şemalarını düzenlemekte ve üç temel koruma kategorisi öngörmektedir: Korunmuş Menşe Adı (PDO), Korunmuş Coğrafi İşaret (PGI) ve Geleneksel Özellik Tescili (TSG).
2023 yılında önemli bir gelişme yaşanmış, 18 Ekim 2023 tarihli ve 2023/2411 sayılı Tüzük ile “tarım dışı ürünler” olarak tanımlanan zanaat ve sanayi ürünlerine de coğrafi işaret koruması sağlanmıştır. Bu tüzük 1 Aralık 2025 tarihinde yürürlüğe girecektir.
AB sisteminde coğrafi işaret başvuruları, öncelikle ulusal otoritelerde değerlendirilmekte, ardından Avrupa Komisyonu’na iletilmektedir. Komisyon, başvuruyu inceleyerek uygun bulduğu takdirde Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlamaktadır. Bu aşamada, üçüncü kişilerin itiraz etme hakları bulunmaktadır.
AB hukukunda coğrafi işaret koruması, tescilli ürünün adının doğrudan veya dolaylı ticari kullanımına, taklit edilmesine veya çağrışım yapılmasına karşı sağlanmaktadır. Koruma kapsamı oldukça geniş tutulmuş olup, ürünün kalitesini, itibarını veya özgün özelliklerini zedeleyebilecek her türlü kullanım yasaklanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde Coğrafi İşaret Koruması
Amerika Birleşik Devletleri, coğrafi işaretleri özel bir fikri mülkiyet hakkı kategorisi olarak tanımamakta, bu ürünleri marka hukuku kapsamında korumaktadır. Lanham Yasası çerçevesinde, coğrafi terimler “certification mark” (onay markası) veya “collective mark” (kollektif marka) olarak tescil edilebilmektedir.
ABD sisteminde, coğrafi işaret olarak kullanılacak markanın tescili için, o coğrafi bölge ile ürün arasında gerçek bir bağlantının bulunması ve tüketicilerin o bölgeyi söz konusu ürünle özdeşleştirmesi gerekmektedir. Tescil başvuruları, Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi (USPTO) tarafından değerlendirilmektedir.
ABD sisteminde koruma, marka hukuku prensipleri çerçevesinde sağlanmaktadır. Buna göre, tescilli coğrafi işaretin aynısının veya benzerinin kullanılması, tüketicilerde karışıklık yaratması halinde marka ihlali oluşturmaktadır. Ancak, bu sistem AB sistemi kadar kapsamlı koruma sağlamamaktadır.
Türkiye’de Coğrafi İşaret Koruması
Türkiye’de coğrafi işaret koruması, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 33-43. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme, Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu bir sistem öngörmektedir.
Türkiye, coğrafi işaret tescil sayısında Çin’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu durum, ülkemizin coğrafi işaret alanındaki potansiyelini ve bu alandaki başarısını göstermektedir. En son Aydın Çam Fıstığı’nın AB’den coğrafi işaret tescili almasıyla Türkiye’nin AB tescilli ürün sayısı 33’e yükselmiştir.
Türk hukukunda coğrafi işaret başvuruları, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından değerlendirilmektedir. Başvuru, ön inceleme ve esaslı inceleme aşamalarından geçtikten sonra, uygun bulunması halinde Sınai Mülkiyet Bülteni’nde yayımlanmaktadır.
Türk hukukunda coğrafi işaret koruması, tescilli ürünün adının ticari amaçlı kullanımına, taklit edilmesine veya çağrışım yapılmasına karşı sağlanmaktadır. Koruma kapsamı, AB sistemi ile paralellik göstermektedir.
İncelenen üç hukuk sistemi arasında temel farklılık, koruma yaklaşımında görülmektedir. AB ve Türkiye, coğrafi işaretleri sui generis (kendine özgü) bir fikri mülkiyet hakkı kategorisi olarak kabul ederken, ABD marka hukuku yaklaşımını benimsemektedir. AB sistemi, ulusal ve uluslarası düzeyde çifte inceleme öngörürken, ABD ve Türkiye tek aşamalı inceleme sistemini benimsemektedir. AB sisteminin daha kapsamlı ve katı olduğu, ancak bu durumun tescil sürecini uzattığı görülmektedir. Koruma kapsamı açısından en geniş koruma AB sisteminde sağlanmaktadır. Bu sistem, doğrudan kullanımın yanı sıra dolaylı kullanım ve çağrışım yapılmasını da yasaklamaktadır. Türk hukuku AB sistemini esas aldığı için benzer koruma sağlamaktadır. ABD sistemi ise, marka hukuku prensipleri çerçevesında daha sınırlı koruma sunmaktadır.
AB ve Türkiye’nin benimsediği sui generis yaklaşım, coğrafi işaretlerin kendine özgü niteliklerini daha iyi korurken, ABD’nin marka hukuku yaklaşımı pragmatik bir çözüm sunmaktadır.
Türkiye açısından, coğrafi işaret tescil sayısında dünya ikinciliği pozisyonu sevindirici olsa da, bu başarının sürdürülebilirliği için üreticilerin coğrafi işaret haklarına ilişkin farkındalığının artırılması, ihlallere karşı etkin hukuki korumanın sağlanması, AB ile olan uyumun korunması ve geliştirilmesi, coğrafi işaretli ürünlerin dijital pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi
Coğrafi işaret koruması, sadece hukuki bir mesele değil, aynı zamanda kültürel mirasın korunması ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Bu nedenle, hukuki düzenlemelerin yanı sıra ekonomik ve sosyal politikalarla desteklenmesi gerekmektedir.
Gelecekte, coğrafi işaret korumasının daha da önem kazanacağı ve uluslararası uyumun artacağı öngörülmektedir. Bu süreçte, Türkiye’nin mevcut avantajlı konumunu koruyabilmesi ve geliştirmesi, hem hukuki hem de ekonomik açıdan büyük önem taşımaktadır.
Yönetmen Av. Öykü Gülsen











