Günümüzde girişimciler ve yatırımcılar için yenilikçi fikirler, ekonomik parametreler yanında artık insan hakları, küresel regülasyonlar, sürdürülebilirlik, tüketici hakları ve çevresel etki vb. alanlara da hitap eden girişimler ön plana çıkmaktadır. Bu dönüşümün önemli etkilerinden biri de hiç şüphesiz ki 2023 yılında Almanya’ da yürürlüğe giren Alman Tedarik Zinciri Yasası’dır.
Alman Tedarik Zinciri Yasası (“Yasa”) ile sadece Alman şirketlerine hitap edildiği ve sorumluluğun sadece burada bulunan şirketlerde olduğu düşünülse de aslında yasa, bu şirketlerin tedarik zincirinde yer alan tüm paydaşları doğrudan etkilemektedir. Yasanın yürürlüğe girmesiyle de Alman şirketleri, yasanın getirdiği yükümlülükler kapsamında tedarik zincirlerinde bulunanlara bu yasaya uygun hale gelme zorunluluğunu başlatmıştır.
Önemli bir hususa dikkat çekmek gerekir ki; Yasa, yalnız şirketleri değil onlara ürün ya da hizmet sağlayan startup’ları da kapsamaktadır. Yazılım geliştirme, lojistik hizmet sağlayıcısı, dijital hizmet sunucusu gibi birçok konuda üretilen startup organizasyonları artık sürdürülebilirlik, insan hakları ve çevresel zararları önleme gibi şirketlerin uymaları gereken yükümlülüklerine de uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu yasa aslında startup organizasyonlarında da yeni bir uyum sürecini zorunlu hale getirmektedir. Bu da girişimcilik dünyası için yeni bir sayfa açıyor; hukuki sorumluluk ve uluslararası uyum odaklı bir girişimcilik modeli..
Özelikle Avrupa merkezli yatırımcılar ve fonlar için startup projelerinde artık startup’ın çevresel etkisi ( enerji tüketim miktarı, karbon ayak izi, geri dönüşüm politikasının olup olmadığını), insan haklarına uygunluğu ( tedarik zincirinde çocuk işçi çalıştırmama yükümlülüğüne uyulup uyulmadığı, çalışanın haklarının korunup korunmadığı ) ve yatırım sonrası yönetim yapısının şeffaf ve güvenilir olup olmadığını gibi hususlar da araştırılmaktadır.
Yasa’nın getirdiği yükümlülüklerin startup’lar için de uygulanabilirliğini birkaç somut örnekle ifade etmek anlaşılabilirliği artıracaktır. Örneğin; Alman menşeili bir araba firmasına yazılım geliştirme üretim desteği sağlayan bir startup projesinde insan haklarını ve/veya çalışan haklarını ihlal eden bir davranış var ise bu ihlal Yasa’ ya aykırılık teşkil etmektedir. Başka bir örnek daha vermek gerekirse bir startup projesinde Almanya’ da bulunan perakende zincirine sürdürülebilirlik belgesi olmayan ambalaj malzemesi gönderiliyor ise yine bu husus Yasa’ ya aykırılık teşkil etmektedir.
Yasa’nın getirdiği yükümlülüklere uyumlu hale gelmeyen riskli startup’lar ise ne yazık ki yatırımcılar nezdinde artık kabul görmemeye başlamıştır. Nitekim birçok Avrupa fonu artık ESG uyum belgesi olan startup’lara yönelmekte, yasaya uyum sağlamaması sebebiyle risk taşıyan startuplar’dan ise kaçınmaktadır.
Girişimcilerin, Avrupa pazarına açılma, uluslararası yatırımcı çekme yahut kurumsal müşteriler ile ilerleme, yatırımcıların güvenini kazanma ve kalıcı olma gibi hedefleri var ise yalnızca yenilikçi fikir ve bu fikrin ekonomik getirileri ile değil girişimin hukuka, etik değerlere ve sürdürülebilirliğe uygun hale gelmesi için de yatırım yapması ve Yasa’nın yükümlülüklerine uyum sağlaması gerekmektedir. Bu kapsamda startup’ların; (i) tedarik zincirindeki etkilerine yönelik uygun risk analizlerinin yapılması, (ii) insan haklarına ve sürdürülebilirliğe uygun politikanın belirlenmesi, (iii) şeffaf raporlama mekanizmasının yaratılması ve (iv) Yasa’nın getirdiği yükümlülüklere uygun hale getirilmesinin henüz fikir aşamasında olsa dahi planlanmasını tavsiye etmekteyiz.
Kıdemli Avukat Betül Önal Payze













