Uluslararası Anlaşmaların İklim Değişikliğinin Okyanuslar Üzerindeki Etkisine Bakışı

Dünya yüzeyinin yaklaşık % 70’ini kaplayan okyanuslar, küresel iklim ve hava düzenleriyle karşılıklı bir ilişkiye sahiptir. Okyanuslar dünyadaki bölgesel ve hava koşullarını etkileme eğilimindeyken, iklimdeki değişikliklerin okyanuslar üzerinde de derin etkileri de kaçınılmazdır. Bu döngü, görünüşte basit olmasına rağmen, tahminlerimizden daha karmaşık bir süreçtir.

Dünya’nın ikliminde oldukça büyük bir öneme sahip olan ve kısaca dev karbon havuzları olarak adlandırılabilecek okyanuslar dinamik bir yapıya sahiptir. Güneş enerjisinin büyük bir çoğunluğunu emen ve ısınması atmosferden daha yavaş olan okyanusların bu özelliği sayesinde şimdiye kadar az sayıda sıcak ve soğuk uç noktayla ılıman kıyı havasına neden olmaktadır. Ancak geçtiğimiz son birkaç yılda bu durum değişmeye başlamıştır.

Okyanuslar, fazladan enerjinin neredeyse % 90’ını sera gazı etkilerinden emer ve bu, okyanusun 1.000 metre derinlikte ısınmasına neden olur. Bu da deniz suyunun doğal olarak yüzeye yakın daha hafif sularla ve daha derinlikte daha yoğun sularla tabakalar oluşturduğu gelişmiş okyanus ısınması gibi sonuçlara yol açmaktadır. 2019 Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu, iklim değişikliğine ve eşzamanlı sera ısınmasına yanıt olarak mercan ağarması ve deniz sıcak dalgaları gibi okyanus ısınma olaylarının artarak küresel okyanusları daha fazla zorlayacağını ortaya koymuştur.

Dünya nüfusu okyanuslara ve deniz ekosistemlerine bağlıdır. Bu nedenle hidrosferin yönetimi ve korunması, karbon tutulmasının ve insanların bağlı olduğu diğer hizmetlerin sağlanmasını desteklemek için önemlidir. Okyanusları incelemek, antropojenik iklim değişikliğini anlamak için hayati öneme sahiptir. Dünya İklim Araştırma Programı (WCRP), Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) gibi birçok kuruluş, okyanus-atmosfer bağlantılarını ve ilişkilerini daha iyi anlamak için okyanusları aktif olarak araştırmaktadır. Özellikle WMO, iklim değişikliğinin deniz verimliliği ve balıkçılık üzerindeki etkilerini anlamak için Gıda ve Tarım Örgütü ile de iş birliği yapmaktadır.

Kuruluşlar, okyanus-atmosfer bağlantılarını ve ilişkilerini daha iyi anlamak için okyanusları aktif olarak araştırmaktadır. Özellikle WMO, iklim değişikliğinin deniz verimliliği ve balıkçılık üzerindeki etkilerini anlamak için Gıda ve Tarım Örgütü ile de iş birliği yapmaktadır. Ülkeler ayrıca okyanusları, balıkçılığı ve deniz yaşam alanlarını koruyabilecek politikalar geliştirmeye ve sürdürülebilir uygulamalar uygulamaya başladılar. Deniz habitatlarını koruma amacıyla hayata geçirilen Deniz Koruma Alanları (mpa) buna bir örnek. REDD + (Ormansızlaşma ve Orman Bozulmasından Kaynaklanan Emisyonları Azaltma) ve Paris Anlaşması kapsamındaki Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılar (NDC) gibi belirli stratejiler, sürdürülebilir araçlara sahip mpa’ların deniz ekolojilerini korumasını sağlar.

Daha geniş ölçekte, geçen yılki COP15 zirvesindeki dünya liderleri, 2030 yılına kadar toprak ve suyun %30’undan tasarruf etme taahhüdünü içeren tarihi bir anlaşmaya varmışlardır. Başarılı bir başlangıç olarak değerlendirilebilse de ilerleyen zamanlarda nasıl ölçüleceğiyle alakalı çeşitli sorunlar söz konusudur.

Dünya genelinde bu emisyonların çoğundan sorumlu yüzden fazla ülke, ulusal iklim taahhütlerinde bulunmuş ve çevre üzerindeki etkilerini engelleme sözü vermiştir. Paris Anlaşması ve geçen yılki COP15 anlaşması gibi diğer uluslararası anlaşmalarla kesinlikle iyi bir başlangıç yapıldığı söylenebilir.

 

Kaynakça:

  1. https://earth.org/world-oceans-day/
  2. https://earth.org/how-does-climate-change-affect-the-ocean/
İlginizi çekebilir

Yorum Yap

Email adresiniz gizli kalacaktır.