Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Kapsamında İşverenin Hak Sahipliği

Günümüz rekabet koşullarında işletmelerin en önemli güçleri entelektüel sermaye varlıkları, yenilik ve yaratıcılıktır. Sürekli değişen ve gelişen dünyada işletmeler varlıklarını sürdürebilmek için yenilikleri takip etmenin yanı sıra öne çıkabilmek için farklı olmak zorundadırlar. Bu farkı işletmelere getirecek olanlar şüphesiz ki çalışanlardır. Sürekli olarak kendini geliştirme isteğinde olan çalışanlar özgün fikirleri işyerine getirerek işletmenin rekabet üstünlüğü sağlamasına destek olacaktır. İnsan faktörünün entelektüel sermaye değerleri üzerindeki rolü düşünüldüğünde, işverenlerin de çalışanlara yaratıcı olmaları için uygun ortamı sağlayarak onları teşvik etmeleri bu başarının bir parçası olabilmeleri için önemlidir. Bu durumda yaratılan yeni ürünlerin mülkiyet hakkının işverene mi çalışana mı ait olacağı sorusu aklımıza gelmektedir. Bu çalışmamızda, ileride yaşanması muhtemel sorunların önüne geçebilmek amacıyla işverenlerin hangi durumlarda eser üzerinde hak sahibi olduğu ve bu hakkın kullanılabilmesi için sağlanması gereken koşullar üzerinde durulmuştur.

FSEK Kapsamında İşverenin Hak Sahipliği

i) Eserin Memur, Hizmetli veya İşçi Tarafından Meydana Getirilmesi Gerekmektedir.

Eser sahibi, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) eseri meydana getiren kişi olarak tanımlanmıştır. Kanun’un “Hakların Kullanılması” başlık 18/2 maddesinde ise; hakları kullanma yetkisinin münhasıran eser sahibine ait olduğu fakat aralarında sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça, memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılacağı düzenlenmektedir.

Madde hükmünde işverene hizmet sözleşmesi ile bağlı çalışan kişilerin meydana getirdiği eserlere yönelik hak sahipliği düzenlenmiş olup iş akdinin söz konusu olmadığı durumlarda FSEK m. 18/2 hükmü uygulanmayacaktır.

Nitekim Yargıtay 5846 sayılı FSEKnun18. maddesi kapsamında işverenin eser ile ilgili hakları kullanabilmesi için eseri vücuda getiren ile işveren arasında bir hizmet akdi bulunması, eserin hizmet akdinin gereği olarak vücuda getirilmesi ve aralarındaki sözleşmede hakların eser sahibine ait olacağı yönünde bir hüküm bulunmaması gerektiği, dava konusu yazılımı vücuda getiren J. M. ile davalı şirket arasında konusu bilgisayar yazılımı oluşturma olan bir hizmet akdi bulunmadığı, davalı şirketin bunun aksini ispatlayamadığı, programa katkısı olduğu ifade olunan A. Ö. ise davalı şirkette sekreter olarak çalışmış olup sekreterlik hizmetinin bir yazılım vücuda getirmeyi içermediği, hizmet akdi dışındaki bir akdin vücuda getirilen eserin haklarının işveren tarafından kullanımına izin vermeyeceği, başka bir anlatımla istisna akdi veya yazılımın pazarlanmasının sağlanmasıyla ilgili kurulacak akitlerin eser sahipliğini ve eserden doğan hakların devrini sağlamayacağı” şeklinde karar vermiştir. (Yargıtay 11. H.D.’nin, 27.06.2014 T., 2014/13 E. 2014/12293 K. sayılı kararı)

Yargıtay kararı ile de açık olduğu üzere, işveren ile çalışan arasında hizmet akdi olduğu takdirde çalışanın meydana getirdiği eser üzerindeki hakları kullanma yetkisi işverene ait olmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu eserin şirketin faaliyet alanı ile ilgili olması, çalışanın görevi gereği yerine getirilmesi ve işin mahiyetine uygun olması gerekmektedir, aksi takdirde şirket bu eser üzerindeki hakları kullanma yetkisine sahip olamayacaktır.

ii) Eser, işin görülmesi sırasında meydana gelmelidir.

İşçinin meydana getirdiği eser üzerindeki hakları kullanma yetkisinin işverene ait olabilmesinin en önemli koşullarından biri eserin, işçi tarafından “işini görürken” meydana getirmiş olması ve meydana getirilen eser ile görülen iş arasında bir bağlılığın bulunmasıdır. Aksi halde işveren eser üzerindeki mali haklara ilişkin kullanma yetkisini kullanamayacaktır.

Nitekim, Yargıtay bir kararında bir gazetenin hukuk departmanında çalışan avukat tarafından yazılan kitabın, avukatın (davacının) iş akdinin feshedildikten sonra avukatın izni alınmaksızın ve hazırlayanın işten ayrıldığı H. Holding Hukuk Bürosu olduğu belirtilerek haksız ve hukuka aykırı yayınlandığı iddiasıyla önüne gelen uyuşmazlıkta, dava konusu kitabın davacı avukat tarafından hazırlandığını tespit ederek, avukatlık mesleğinin kapsamına girmeyip ayrı bir emek mahsulü bulunduğuna hükmetmiştir. (Yargıtay 11. H.D.’nin, 30.01.1989 T., 1988/5471 E. 1989/384 K. sayılı kararı)

Dolayısıyla, kişi her ne kadar işçi sıfatına haiz olsa da işverenin özel talimatı olmaksızın ve işin faaliyet alanı içine girmeyen bir eser meydana getirilmişse eserin haklarının çalışana ait olacağı kabul edilmektedir.

iii) Sözleşme ile aksinin kararlaştırılmamış olması, işin mahiyetinden aksinin anlaşılmaması gerekmektedir.

Eser üzerindeki kullanma yetkisini işverene tanıyan FSEK md18/II hükmünde “aralarında özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade ile, çalışan ile işveren arasında irade serbestisi ilkesi uyarınca eserlerden kaynaklanan hakların kime ait olacağının kararlaştırılabileceği anlaşılmaktadır.

FSEK bu madde ile çalıştıranın, çalışan tarafından yaratılan eserler üzerindeki hak sahipliği bakımından getirilen özel bir düzenleme ile ayrıca bir hak devri anlaşmasına gerek kalmadan mali hakları kullanma yetkisine sahip olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıylasözleşme ile aksi kararlaştırılmaması halinde, işçi tarafından meydana getirilen eser üzerindeki kullanım yetkisi kanun uyarınca işveren üzerinde kendiliğinden kazanılacaktır.

Bununla beraber, işin mahiyetinden aksi anlaşılmadığı takdirde mali hakları kullanma yetkisi işverende olacaktır. Örneğin; Bir fabrikada yapılan aletlerin tekniğini geliştirmek üzere görevlendirilecek bir araştırmacının bulacağı yenilikler, bir reklâm ajansında çalışanların meydana getirdiği reklâm ve afişlerin kullanma yetkisi işverende olacaktır.

Netice itibarıyla, gelişmekte olan ve üretim potansiyeli yüksek olan ülkemizde şirketlerin ayakta kalabilmesi için çalışanların yaratıcı ürün/fikirler ortaya koymaları gerekmektedir. İşverenlerin çalışanların yarattığı bu eserler üzerinde kullanım hakkının kullanılabilmesi için çalışanların iş sözleşmesinin fikri mülkiyet haklarına ilişkin hükümlerinin titizlikle hazırlanması önem arz etmektedir.

Nitekim, FSEK 18/II kapsamında işverene tanınan kullanım yetkisi, söz konusu eserin çalışanın iş sözleşmesi uyarınca yapılan çalışmanın sonucu olarak meydana gelip gelmemesine bağlıdır. Bu kapsamda, iş sözleşmesinin içerisine veya ek protokol ile çalışanın işinin mahiyeti sonucu meydana gelen eserlerin mali haklarının açıkça sayılarak fikri mülkiyet haklarının devrine ilişkin hükümlerin eklenmesi işverene tanınan kullanım hakkını güçlendirecektir. Bu doğrultuda, işverenlerin sahip olduğu haklarla ilgili herhangi bir problem yaşamaması için alanında uzman avukatlardan destek alınması oldukça önemlidir. Bu durum ileride yaşanması muhtemel ihtilafların önlenmesi açısından faydalı olacaktır.

İlginizi çekebilir

Yorum Yap

Email adresiniz gizli kalacaktır.